Adnan Menderes’i tanıyalım.
İşte bir Adnan Menderes klasiği; bir çok kere evlilik dışı yasak
ilişki(zina) yaşamış. Hem de devletin ve milletin paralarıyla bunlara
evler de almış. Yetmemiş evli kadınlarla bile zina etmiş. Hem de
kocalarının evde olduğu zamanlarda... Hem de resmi araçlarla,
eskortlarla gitmiş bu zina törenlerine...
Günümüzde Tayyip Erdoğan’ın biz Müslümanlara çok büyük bir lider gibi
gösterilmesi gibi o zamanlarda da Adnan Menderes halka kurtarıcı, büyük
dava adamı gibi sevdirilmişti… Oysa Adnan Menderes hem aile bağları
olarak Yahudi kökenliydi, Sabetaycıydı hem de yaşam tarzı olarak gayr-i
İslami hatta gayr-i insani idi…
Artık ülkemizde Müslümanların
popülist bakış açılı değerlendirmeleri bir kenara bırakıp gerçekçi bir
tarih ve dava anlayışına sahip olma zamanı geldi de geçti bile…
_______
Adnan Menderes'in Ayhan Aydan dışında aşk yaşadığı kadınlardan biri de Suzan Sözen'di...
Genç bir kadın. Henüz 25 yaşında. Bir gece, bir davette başbakanla
tanışıyor. Daha doğrusu başbakan onu uzaktan görüyor, elinden tutuyor ve
bahçeye çıkarıyor. Sonra saatlerce dolaşıyorlar. Film gibi değil mi?
Opera sanatçısı Ayhan Aydan ve Adnan Menderes'in tanışmaları aynen böyle
cereyan ediyor...
Ancak Ayhan Aydan, bu ilişkiyle ilgili
adeta sessizlik yemini etmişti. Birkaç istisna dışında kimseyle
konuşmamıştı. Bunlardan biri eski bakan, yazar Yılmaz Karakoyunlu'ydu .
"Hatırla Sevgili" dizisinin danışmanlığını da yapan Karakoyunlu, uzun
uğraşları sonucunda Ayhan Aydan'la bir dizi görüşmede bulunmuş ve
edindiği bilgilerle "Yorgun Mayıs Kısrakları" romanını yazmıştı.
Böylece biz de kendisiyle geçen hafta sonsuz bir suskunluğa gömülen
Ayhan Aydan'ı yani Cumhuriyet tarihinin en gizemli kadınlarından birini
konuşabilme fırsatı bulduk.
Çok zeki, asil ve aranılan bir kadındı
Cumhuriyet tarihinin en gizemli kadınlarından biriydi Ayhan Hanım. Siz onunla tanıştınız. Nasıl biriydi?
Çok zekiydi. Sorduğum bir sorunun yanıtının başka hangi soruya
varacağını tahmin eder, onu da kapsayarak konuşurdu. Müthiş bir gözlem
yeteneği vardı. Hiçbir zaman gözü yaşlı olmadı. Yaşadıklarını anlatırken
kendinden geçmedi. Vakur ve gururluydu. Ama en önemlisi olayları
anlatırken, olayların içinde oturup çeperindekileri kendi etrafında
döndürecek bir kabiliyete sahipti. Böyle bir kadından bir erkek çok
hoşlanır. Çok da güzel bir kadındı. Tavırlarından da anlıyorsunuz ki her
şeyiyle güzel bir kadındı. Ayrıca karşı tarafı kötüye kullanmayan...
Ama darbe yemiş bir kadındı da. Bu darbe Adnan Bey'in diğer kadınla
(Suzan Sözen) sürdürdüğü ilişkiydi...
Neden?
Adnan Bey,
onunla tanışmadan önce de çapkındı. Hatta 1946'da dönemin derin devleti,
Adnan Bey henüz başvekil değilken, çok iyi bir hatip, çok iyi muhalefet
yapıyor diye "Nedir bu adamın hayatı, araştırın" demiş ve sevgilisi
Mukaddes Hanım'la hangi saatte ne yapıyor öğrenilmişti. Bunlar devlet
zabıtlarında vardır.
Ayhan Hanım, Menderes'in diğer ilişkilerini nasıl karşılıyor?
Çevresindekiler Adnan Bey'in ilişkilerinden onu haberdar ediyor. Ama
Ayhan Hanım, Adnan Bey'i onu o kadar seviyor ki, "Yeter ki senden bir
çocuğum olsun" diyor. Yani "Eşini boşa, beni al" gibi bir talebi yok.
Şunu da unutmamak gerek; Türkiye'de başbakan sevmeye hazır, on binlerce
değil yüz binlerce kadın bulursunuz. Türk kadını otoriteyi sever. 1950
koşullarında bir başbakanı sevmek ise fevkalade önemli bir hususiyet.
Ayhan Hanım bunun da farkındaydı. Ama bu hiçbir zaman Adnan Bey'den bir
şey talep etmek tarzında olmadı. Yani "Ahmet'i oradan al, buraya koy
gibi."
Her ne kadar Ayhan Hanım aşık olsa da bu çok zor bir ilişki. Onu bu ilişkide tutan ne?
Ayhan Hanım, o sırada 25-26 yaşında. Adnan Bey ellilerinde... Onun
yanında yaşadığı mutluluğu çok iyi tarif edip Ayhan Hanım'a
hissettiriyor. Mesela Ayhan Hanım "Küpem kayboldu" diye anlatmıştı;
oturup saatlerce arıyorlar. Dikmen'deki gazino kapatılıyor, korumalar
falan hep birlikte arabaların farlarını yakıp, küpenin taşını arıyorlar.
Ayhan Hanım "Benimle beraber gözlerime baka baka aradı" demişti.
Aşırı kıskançtı, şoförsüz sokağa çıkarmazdı
Tanışmaları da film gibi...
Öyle. Ziraat Bankası Umum Müdürü Mithat Dülge'nin düzenlediği davette
tanışıyorlar. Kendisinin ifadesiyle, 1950 senesinin Ekim ya da Kasım'ı.
Adnan Bey, kalabalığın içinden Ayhan Hanım'ı görüyor. Yanında da Sakarya
milletvekili Rıfat Kadızade var. "Kim bu?" diyor. O da "Mithat Bey'in
yeğeni" deyince hiçbir şey demeden Ayhan Hanım'a doğru yürüyor.
Tanışıyor, sonra da "Aaa, burada duman çok oldu" deyip elinden tutup
bahçeye çıkarıyor. Gece boyunca dolaşıyorlar. Adnan Bey hiç elini
bırakmıyor.
Hollywood çekse "Amma abartmışlar" deriz. Başbakan
gelecek, genç kadını kalabalıkta görecek, elinden tutacak, herkesin
ortasında bahçeye çıkıp, liseliler gibi dolaşacaklar... Gerçekten öyle
yazsanız kimseyi inandıramazsını z. Ama gerçek bu! O gece seni
arayacağım diyor ve aramaya başlıyor. Kısa bir süre sonra da ona gri
renk bir otomobil hediye ediyor. Şoförüyle... "Bundan sonra her yere
bununla gideceksin" diyor. Çünkü Ayhan Hanım'ın sokak ortasında
yürümesine müsaade edecek biri değil, aşikar bir kıskançlık değil bu,
ama potansiyel olarak müthiş bir kıskançlık. Ben bu arabayı bir latife
yaparak yüz görümlüğüne benzetirim.
Eşi Ferit önemli bir müzisyendi!
Ama bu arada sadece Adnan Menderes değil Ayhan Hanım da evli. Ünlü bir
müzisyen olan (Türk Beşlileri'nden) Hasan Ferit Alnar'la... Evet. Ayhan
Hanım'ın annesinin evinde görüşüyorlar, ilişkilerini orada yaşıyorlar.
Yani annesi evde oluyor. Bir-iki üç birliktelikten sonra Ayhan Hanım
bunun bir başkasıyla evliyken cereyan etmesini hazmedemiyor. Durumu
Adnan Bey'e açıyor "Boşanma talep edeceğim" diyor. Adnan Bey de "Sen
beceremezsin, ben konuşurum" diyor ve onu kocasından istiyor. "Boşa ben
alacağım" diyor.
Ferit Bey de çok önemli, değerli biri. Çok zor bir durumda kalmış...
Ferit Bey büyük adamdır. Ama dünyanın da en talihsiz adamıdır. Türk
Beşlileri dediklerimizin hepsi devlet sanatçısı ilan edilmiştir; Ahmed
Adnan Saygun, Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses...
Hepsi! Hasan Ferit Anlar hariç! Halbuki onun mesleki tecrübesi
diğerlerinden çok daha yüksekti. Üstelik alaturka eğitim görmüş bir
adamdı, Viyana'ya gönderilmişti. Kanun virtüözüydü.
Ferit Bey'den olan çocuğu da öldü
Ama Ayhan Hanım'la evli olmak gibi bir kadersizliği vardı...
Evet ve Ayhan Hanım'ın ondan çocuğu vardı. 15-16 yaşındayken Londra'da
bir trafik kazasında öldü. Adnan Bey'in son yıllarına denk gelir ölümü.
İlişkiye başladıklarında çocuk da 6 yaşındadır.
Ayhan Hanım'ın çocuğunun olması ilişkilerini nasıl etkiliyor?
Adnan Bey'in bulunduğu yerde çocuk görünmüyor. Ayhan Hanım'ın annesi
çok dirayetli bir kadın... Doğması muhtemel bütün sıkıntıları önceden
fark ederek önlem alıyor. Ayhan Hanım Adnan Bey'i çok sevdiği için ondan
da çocuk istiyor. Adnan Bey bunu uzun süre reddediyor. Ama Ayhan Hanım
hamile kalınca, biraz da geç söyler, "Doğur" diyor.
Bebekleri erken doğdu...
Doğan bu çocuk Bebek davasına konu oluyor?
Ayhan Hanım'ın kendisinden dinledim. "Çocuğun kolunu kırdılar"
iddiasını sordum. "Doktorları n yapabileceği bir şey yoktu. Hastanede
olması gereken bir doğumdu, ben evde doğurmuştum" dedi. Erken doğum
çünkü.
Hastaneye niye gitmiyor?
Hadisenin duyulacağını,
Adnan Bey'in zedeleneceğini düşündüğü için. Olay Adnan Bey'e intikal
edince o da Dr. Alaattin Bey'in yanı sıra en yakın arkadaşlarından
Mükerrem Sarol'u da (o da jinekolog) haberdar ediyor. Zeynep Kamil
Hastanesi'nin Başhekimi Fahri Atabey'i de. Gittiklerinde çocuğun yaşama
şansı olmadığını görüyorlar. Kuvöz olsaydı bile. Çocuk yedi-sekiz saat
yaşıyor. Ölünce kayda geçirmeden Cebeci Mezarlığı'na gömüyorlar, mezarın
kaydını da sanırım Ayhan Hanım'ın ismiyle yazıyorlar.
Ayhan Aydan'ı bu kadar özel kılan ne? Yani hakkında roman yazmanızın, bizim bu röportajı yapmamızın nedeni?
İlişki içindeki duruşu ama en önemlisi Yassıada duruşmalarındak i
tavrı. O davaya Ayhan Hanım'ı Adnan Bey'i aşağılamak için çağırdılar;
"Bu adam seni zorluyor muydu?" diye soruyorlardı. Ama o, "Ben bu adamı
sevdim" demişti. Bu yiğit bir ifadedir. İhtilal mahkemelerini karanlığa
gömecek bir nur idrakinin cesur ve fedakâr iradesi. Deseydi ki "Gençtim,
güzeldim, başbakandı, beni kandırdı" deseydi, orada biterdi Ayhan
Hanım. Bir daha lafı bile olmazdı. Ne siz burada olurdunuz, ne de ben
bunları anlatırdım.
Ayaklarını yıkardı...
Adnan Bey, çok da kıskançmış...
Hem de nasıl. Hanımefendinin anlattıklarını kendimde mahfuz tutarak,
romanda hafifçe hissettirdim. Ama neredeyse şiddet gösterecek kadar.
Ailesini kaybetmiş bir hukuk fakültesi öğrencisinin Ayhan Hanım'dan
yardım istemesi üzerine Adnan Bey'in "Kimdi o" diye başlayan şiddetini
mi kastediyorsunuz ? Evet. Kadını "Sen nereye gidiyorsun" deyip
çektiğinde elbisesi elinde kalıyor, yırtılıyor, neredeyse çırılçıplak
kalıyor. Operadan istifa etmesini istiyor. Önüne istifasını hazırlayıp
koyuyor.
Yani evinin kadını olmasını, onun için süslemesini, kimseyle görüşmemesini, eve geldiğinde de ayaklarını yıkamasını istiyor.
Adnan Bey Ayhan Hanım'ı evinin kadını gibi değerlendiriyor . Büyük
sevdaların içinde başka koşullarda yadırganacak şeyler doğal bir görünüm
kazanır. Adnan Bey'in ayaklarını yıkıyor olması gibi. Bunlar
ayıplanacak şeyler değil.
Celal Bayar galalarına giderdi
Ayhan Hanım bu ilişkiden ötürü hiç mi gururlanmıyor?
Gururlandığı yerler var. Mesela "Benim primadonnası olduğum her
operanın galasına cumhurbaşkanı geldi" derdi. Adnan Bey gelmiyor! Onun
operada tek fotoğrafı yoktur. Ama Celal Bayar gidiyor. "Kulise gelir,
yanıma oturur, elimi tutar, fotoğraf çektirdi" diye anlatmıştı. Yani
cumhurbaşkanı bu ilişkiden haberdar; "Gideyim şu kızı bir de ben
göreyim" diyor. Yanına alıp, oturtup, elini tutup gazetecilere "Çekin
bakalım fotoğrafımızı" demesinin anlamı ise şu; "Bu kız benim
başbakanıma layık bir değerdir!"
Biri hanım, diğeri o kadın!
Olanlar karşısında Berrin Hanım ne hissediyor sizce?
Bir rahatsızlık hissettiği şüphesiz. Ama bana bunu aileden biri
söylemişti; Ayhan Hanım'ın bahsi geçtiğinde "Ayhan Hanım", Menderes'in
diğer sevgilisi Suzan Sözen'in adı geçtiğinde ise "O kadın" deniyor. Bu
iki tanım arasında Lut gölü ile Everest tepesi kadar fark vardır.
Oğluyla da konuştum, Aydın Bey'le parlamento arkadaşlığım vardı, bu
ilişki hakkında en ufak imada dahi bulunmazdı. "Yaşanmış bir olaydır,
tarafları ilgilendirir, her ikisi için de saygıdeğerdir" derdi. Bu da
Aydın Bey'in olgun kişiliğini yansıtır.
Suzan Sözen bir şehvet fırtınasıydı
Suzan Sözen nasıl biriydi?
Lacivert gözlü bir kadındı. Bir kere Maçka'da gördüm. Bir haziran günü
güneşin en yoğun olduğu saatte gökyüzü ne kadar maviyse gözleri o kadar
mavileşiyor, gece bastığı zaman ne kadar lacivert olursa o kadar
lacivert oluyordu. Çok güzeldi. Hafif göğüs çatalı göstermeye
meraklıydı. Seksi görünen bir kadın havasından çok, sakin görünen bir
şehvet fırtınasıydı. Çok güzel omuzları vardı. Dorothy Lamour'a
benzerdi...
Suzan Hanım da evli değil mi? Onun da eşinin adı Ferit...
Adnan Bey'in çok enteresan bir yanı var. Bence bunu psikologların
tahlil etmesinde fayda var. Beraber olduğu kadınların kocaları evdeyken
bile onları ziyarete gidiyor. Düşünsenize Ayhan Hanım'a "Seni kocandan
ben boşayacağım" diyor. Suzan Hanım'ın oturduğu Belveder Apartmanı'nına
gidip zili çalıyor. Suzan Hanım, sokakta Adnan Bey'in arabasını
gördüğünde de kocasına "Hadi Ferit sen arka odaya geç" diyor, o da
geçiyor. Ferit dediğimiz İstanbul Emniyet Müdürü! Sizce bunun tahlil
edilmesi gerekmez mi! Adam geliyor, evden içeri giriyor, eşi arka odaya
gidiyor.
Sizce bunun nedeni ne?
Benim Adnan Bey'in
ilişkilerine yönelik bir rahatsızlığım yok. Bir tabiat kendini böyle
ortaya koymuş. Ama kadının kocası oradayken gitmesi... Kadının kocasına
"Sen arka odaya geç" demesi. Bu nasıl bir kadın? Mahkeme zabıtlarında
vardır; savcı sorar; "Nasıl tanıştınız" diye. O da başlar anlatmaya;
"Kocamı Bitlis'e tayin etmişlerdi. Bir arkadaşım da Adnan Bey'le
temasımı temin etti. Adnan Bey beni aradı, geldi, bende kaldı, ertesi
gün kocamın İstanbul'da kalması sağlandı..."
Bugünkü siyasetçiler ilişkileri ucuzlattı!
Eski siyasetçilerin ilişkileri ile bugün kasetleri çıkanlarınki arasında fark var mı?
Fatin Rüştü Zorlu'nun da birlikte olduğu bir Vuslat Hanım vardır. Bir
büyükelçinin eşiydi. Kürşat Başar'ın "Başucumda Müzik" romanında bahsi
geçen kadın... Tarihimizde böyle çok örnek vardır. Bugünkülere
gelince... Şimdikiler ucuza düştüler. Eskiden bir siyasetçi, üst düzey
bir bürokrat vasfı olmayan bir kadınla birlikte olmazdı. Hepsi
vasıflıydı kadınların. Ayhan Hanım opera sanatçısıydı!
Buket AŞÇI/ Vatan